top of page

LGS ve YKS Sürecinde En Sık Yapılan 5 Ebeveyn Hatası

Türkiye’de öğrencilerin eğitim hayatlarında dönüm noktası olan Liselere Geçiş Sınavı (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) süreçleri, hem öğrenciler hem de ebeveynler için zorlu ve stresli bir dönemdir. Bu süreçte öğrencilerin akademik başarısı kadar, ailelerin tutumları da son derece önemlidir. Ne yazık ki, sınav kaygısının yoğun olduğu bu dönemlerde ebeveynler farkında olmadan çocuklarının motivasyonunu ve psikolojik sağlığını olumsuz etkileyen hatalar yapabilmektedir.


Bu yazımızda, LGS ve YKS hazırlık sürecinde ebeveynlerin en sık yaptığı 5 temel hatayı, bunların yol açtığı olumsuz sonuçları ve nasıl önlenebileceğine dair somut öneriler ve örneklerle açıklıyoruz.


LGS ve YKS Sürecinde En Sık Yapılan 5 Ebeveyn Hatası
LGS ve YKS Sürecinde En Sık Yapılan 5 Ebeveyn Hatası
1. Aşırı Baskı ve Mükemmeliyetçilik

Ebeveynlerin en sık düştüğü hatalardan biri, çocuklarına aşırı baskı uygulamak ve mükemmeliyetçilik beklentisi içine girmektir. “Mutlaka ilk 500'de olacaksın”, “Yüzde 100 başarı bekliyorum” gibi ifadelerle çocuğa sürekli yüksek başarı hedefi dayatmak, süreci çocuk için bir korku ve stres ortamına dönüştürür.


Bir öğrenci sınavda istediği başarıyı yakalayamadığında ebeveynin “Sen neden diğerleri gibi çalışmadın?”, “Daha iyisini yapmalıydın” demesi çocuğun kendini başarısız hissetmesine neden olur. Bu durum, çocuğun sınav kaygısını artırır, özgüvenini zedeler ve öğrenme motivasyonunu düşürür.


Sonuçları
  • Kaygı düzeyi artar, sınav performansı olumsuz etkilenir.

  • Çocuk, öğrenmeyi zevkli değil, zorunluluk olarak görür.

  • Aile ile çocuk arasında duygusal kopukluk yaşanabilir.


Çözüm Önerileri
  • Çocuğun sürece gösterdiği çabayı ve gelişimini takdir edin.

  • Hataların öğrenme için doğal olduğunu, mükemmeliyetin değil, ilerlemenin önemli olduğunu vurgulayın.

  • Başarıyı sadece sınav puanlarıyla değil, özgüven, sorumluluk ve çaba gibi değerlerle değerlendirin.

  • Çocuğun dinlenme ve sosyal aktivitelere de zaman ayırmasına izin verin.


Karşılaştırmalar ve Olumsuz Rekabet Ortamı Yaratmak
Karşılaştırmalar ve Olumsuz Rekabet Ortamı Yaratmak
2. Karşılaştırmalar ve Olumsuz Rekabet Ortamı Yaratmak

Ebeveynler bazen çocuklarını yaşıtları, kardeşleri ya da okul arkadaşlarıyla karşılaştırarak motivasyon sağlamaya çalışır. Ancak bu yöntem, ters teper ve çocukta yetersizlik, kıskançlık ve özgüven kaybı gibi duygusal sorunlar yaratabilir.


“Ahmet senden daha iyi not aldı, onun gibi olmalısın” veya “Kardeşin derslerinde senden daha başarılı, sen neden yapamıyorsun?” gibi ifadeler, çocuğun kendini değersiz hissetmesine yol açar. Bu da performansın düşmesine ve aile içi iletişimin zedelenmesine neden olur.


Sonuçları
  • Çocukta aşırı rekabet ve stres oluşur.

  • Aile içinde gerilim ve çatışmalar artar.

  • Kendi potansiyelini keşfetmek yerine başkalarıyla kıyaslamaya odaklanır.


Çözüm Önerileri
  • Her çocuğun yeteneklerinin ve öğrenme hızının farklı olduğunu kabul edin.

  • Çocuğun kendi hedeflerine ulaşmasına destek olun, dış etkenlerle kıyaslamaktan kaçının.

  • Olumlu ve destekleyici ifadeler kullanarak özgüvenini güçlendirin.


3. Duygusal Destek Eksikliği ve İletişim Kopukluğu

Sınav süreci, öğrencilerde kaygı, endişe, hatta bazen umutsuzluk yaratabilir. Bazı ebeveynler ise bu duygusal değişiklikleri görmezden gelerek ya da küçümseyerek iletişimi koparır.


Çocuğun “Çok stresliyim, başarısız olursam ne yaparım?” gibi endişelerini önemsememek veya “Bu kadar panik yapma, boş ver!” demek, çocuğun yalnız hissetmesine neden olur. Böylece çocuk, duygularını paylaşmaktan kaçınır ve aileye karşı mesafeli davranır.


Sonuçları
  • Çocuk kendini yalnız ve anlaşılmamış hisseder.

  • Psikolojik dayanıklılık zayıflar, kaygı artar.

  • Aileyle güven ilişkisi zedelenir, destek alma ihtiyacı artar.


Çözüm Önerileri
  • Çocuğun duygularını dinleyin, empati kurun.

  • Endişelerini ve stresini ifade etmesi için uygun ortam yaratın.

  • Gerekirse psikolojik destek veya rehberlik hizmetlerinden faydalanın.

  • Onun yanında olduğunuzu hissettirin, yargılamadan dinleyin.


4. Yetersiz Planlama ve Kontrolsüz Müdahale

Bazı ebeveynler, çocuklarının tüm çalışma programını kendileri hazırlayıp her anını kontrol eder. Bu durum, çocuğun sorumluluk alma ve zaman yönetimi becerilerini geliştirmesini engeller.


Bir öğrenci kendi programını yapamadığı için “Bugün ne çalışacağım?” diye sorar, ebeveyn ise “Şu kitabı şu saatlerde çalışacaksın, ara vermeyeceksin” diyerek tüm süreci planlar. Bu, çocuğun bağımsızlığını kısıtlar ve motivasyonunu düşürür.


Sonuçları
  • Çocuk dış motivasyona bağımlı olur, iç disiplin gelişmez.

  • Sınav sonrası ya da kendi başına çalışma dönemlerinde zorlanır.

  • Sorumluluk alma becerisi ve öz yönetimi zayıflar.


Çözüm Önerileri
  • Çocuğun kendi çalışma planını oluşturmasına rehberlik edin.

  • Ona zaman yönetimi ve öncelik belirleme becerileri kazandırmaya çalışın.

  • Programda esneklik bırakın ve kendisini dengelemesine izin verin.

  • Başarı ve başarısızlık durumlarını birlikte değerlendirin.


5. Yanlış Kaynak ve Yöntem Seçimi Konusunda Yönlendirme

Ebeveynler, çocuklarının başarılı olması için kendi bildikleri ya da duydukları kaynak ve yöntemleri zorla uygulatabilir. Ancak her öğrencinin öğrenme tarzı farklıdır ve yanlış materyal kullanımı verimsizliğe yol açar.


Ebeveyn, popüler olduğu için piyasada çok kullanılan bir deneme kitabını zorla çocuğa aldırır ve “Bunu bitirmeden çalışmana izin vermem” der. Ancak çocuk o kitabın anlatım tarzını anlayamaz ve çalışmak istemez hale gelir.


Sonuçları
  • Çocukta çalışma isteksizliği oluşur.

  • Zaman kaybı yaşanır, verimlilik düşer.

  • Sınav başarısı beklenenden düşük olur.


Çözüm Önerileri
  • Çocuğun hangi öğrenme stiline uygun materyalleri tercih ettiğini birlikte keşfedin.

  • Öğretmen ve rehberlik uzmanlarının önerilerine önem verin.

  • Çocuğun görüş ve geri bildirimlerine kulak verin, zorlayıcı tutumlardan kaçının.

  • Farklı kaynak ve yöntemleri deneyerek en uygun olanı birlikte bulun.


Bir çocuğun sınavdaki başarısı, elbette onun geleceğini etkileyebilir.Bir üniversiteye girip girmemesi, iyi bir liseye yerleşip yerleşmemesi; yaşamının seyrini değiştirebilir.Ama daha derin ve uzun vadeli düşündüğümüzde, çocuğun bu sürece dair ne hissettiği, onun gelecekte nasıl bir insan olacağını çok daha fazla belirler.


Senin sınav sürecindeki yaklaşımın, onun sadece akademik değil, duygusal ve karakter gelişimini de şekillendiriyor. Çocuğuna sınavı değil, hayatı öğretiyorsun. Bu eğitim, kitaplardan değil, senin duruşundan geçiyor. Senin sabrın, anlayışın, bakışın, cümlelerin…Hepsi onun zihninde birer “iç ses” olarak kalıyor.


Ne olursa olsun, birlikte yürüyebildiğim bir ailem var.
Ne olursa olsun, birlikte yürüyebildiğim bir ailem var

Bu yüzden sınav bittiğinde çocuğunun elinde yalnızca bir sonuç belgesi olmamalı.Onun yanında, sırtında, yüreğinde şu duygular da kalmalı:


  • “Annem-babam beni sevmek için başarıma ihtiyaç duymadı.”

  • “Onlar beni anladı, eleştirmedi.”

  • “Ben bu sınavı geçtim, ama asıl onlar bana güvenmeyi öğretti.”

  • “Ne olursa olsun, birlikte yürüyebildiğim bir ailem var.”


İşte bu, bir sınav sonucundan çok daha kıymetlidir. Çünkü çocuğunun hangi okula gideceğinden çok, nasıl bir insan olacağı önemlidir.


Gerçek eğitim; notlarda, sıralamalarda ya da net sayılarında değil…

Güçlü bir karakterde, sağlam bir özgüvende ve koşulsuz sevgide yaşar.

Bugün çocuğuna sadece ders programı değil, duygusal destek sunabiliyor musun?Onun zihnini değil, kalbini de besliyor musun?İşte asıl soru bu.

Yorumlar


bottom of page